KADIN PLATFORMUNDAN ŞİDDET VE İSTİSMAR TEPKİSİ

Mersinli kadınlar artan çocuk istismarına tepki göstererek, devletin bu konuda yeterli yasal düzenlemeyi yapmalarını istediler.

Özgür Çocuk Parkı’nda Mersin Kadın Platformu, basın açıklaması düzenleyerek erkek şiddetine, devletin kadın politikalarına, çocuk yaşta evliliğe tepki gösterdiler.

 

Kadın Platformu adına Eğitim-Sen Mersin Şube sekreteri Elif Yaşar açıklama yaptı. Müftülüklere resmi nikah kıyma yetkisini veren yasaya karşı çalışma başlattıklarını, bu yasanın çocuk evliliklerinin ve zorla evlendirmelerin önünü açacaklarını ifade etti.

 

15 senedir ülkede yaşanan sorunları dile getiren Yaşar, maddeleri şöyle açıkladı: ‘‘ 2004 yılında Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Aile İrşat Büroları kuruluyor. Şiddete karşı mücadele için kadınların güçlenmesini ve haksızlığa karşı çıkmasını sağlamak yerine onları şükretmeye teşvik eden bu  bürolarda kadın vaizler 7- 24 ev ev dolaşıyor. Ardından 2011 yılında kadının adı devlet bakanlığından çıkarıldı. Kadın ve aileden sorumlu devlet bakanlığının ismi aile ve sosyal politikalar bakanlığı olarak değiştirildi. Kadının statüsü genel müdürlüğü işlevsizleştirildi. Yine 2011 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında protokol imzalandı. Bu protokol ile aile ve sosyal politikalar bakanlığının sosyal politikaları kısmen diyanet işleri başkanlığına aktarıldı. Sonra kadınların ve Türkiye’de ciddi bir halk kitlesinin tüm karşı çıkışlarına rağmen 4+4+4 eğitim sistemine geçildi. 8 yıllık kesintisiz ve zorunlu eğitim kaldırıldı. Bunun sonucunda bazı kız çocukları 10 yaşından itibaren okuldan alınarak zorla ve erken yaşta evlendirilmeye başlandı. 2015 yılında resmi nikah olmadan dini nikah kıyılmasının yasak olması, anayasa mahkemesi tarafından hak ihlali sayıldı. Bu yasa maddesi kadınları, çocuk evliliklerin çok yaygın olduğu Türkiye’de çoklu evlilikler ve hak gasplarından koruyordu. 2017 yılında müftülüklere resmi nikah verme yetkisi veren yasa kabul edildi. Bu yasa küçük yaşta ve zorla evlendirmeleri teşvik edeceği için kadınlar tarafından protesto edilmişti. Yasa, kadınlara rağmen meclisten geçirildi. Ve şimdi, 2018’de boşanma davalarında uzlaşma ve arabuluculuk yöntemi gündemde. Şiddete maruz kalan bir kadının, şiddeti uygulayan ile uzlaştırılması kabul edilemez. Şiddet bir kez olduysa, yine olacak demektir. Kadınları aile içine ve şiddete mahkum eden bu düzenlemeye kadınlar esastan karşı çıkıyor.’’

 

‘‘HER GEÇEN GÜN ŞİDDETE TEKRAR MAHRUM KALIYORUZ’’

 Çocuk tacizlerine karşı acil önlem alınmasını dile getiren Yaşar: ‘‘Bu eril zihniyet bir yandan çocukların erken yaşta evlendirilmelerinin yolunu açmaya çalışırken bir yandan da çocuk tacizlerine karşı acil önlem alınması için taleplerine karşı idam cezasını gündeme getirdi. Bu da yetmedi, konu yine çocukların tacize karşı korunmasından saptı ve kadınların mücadeleleri sonucu evlilik içine mahkum kalmamak için Medeni Kanunda yapılmasını sağladıkları bir dizi değişikliğe geldi. Zina olarak nitelendirilerek içi boşaltılan bu kavram, kadınların evlilik bahanesi ile öldürüldükleri, her geçen gün şiddete tekrar tekrar mahrum bırakıldıkları bu sistemde kadınlar için başka bir ihtimali tarif edilen bir taleptir” ifadelerini kullandı.

 

‘‘HUKUKUN ALANINDAN ÇIKARILARAK BİR SAĞLIK SORUNUNA DÖNÜŞECEKTİR’’

Yaşar “ Cinsel suçların tedavi edilecek tıbbi bir hastalık olarak ele alınmasına aynı zamanda tıbbi bir tedavinin ceza yerine uygulanmasına yol açacaktır. Dolayısıyla suç olan ve cezalandırılması gereken bir davranış, hukukun alanından çıkarılarak bir sağlık sorununa dönüşecektir. Bu durum çocuklara karşı işlenecek suçların devam etmesi anlamına gelmektedir” şeklinde konuştu.

 

Yaşar, tüm olayların meydana gelmesi ile kadınlar adına şu ifadeleri kullandı: ‘‘Hali hazırda kadınların mücadelesi ile 2004 yılında yapılan Türk Ceza Kanununda yapılan değişiklikle ağırlaştırılan cinsel suçların indirimsiz uygulanmasını, Yasa uygulayıcıların kadın ve çocuk düşmanı, taciz ve tecavüzcüyü koruyan yaklaşımları için destek mekanizmalarının kurulmasını, Türkiye’nin başta kadına ve çocuklar hakkında imzaladığı tüm uluslar arası sözleşmelere uymasını istiyoruz. Kadınlarla ilgili yasaların kadınların iradeleri doğrultusunda çıkarılması. Kadınların durumunu iyileştiren, sadece onu anne ve aile içinde görmeyen bir kadın bakanlığı kurulmasını. Şiddete karşı caydırıcı önlem alınması için Türkiye’nin de 2011 yılında imzaladığı İstanbul Sözleşmesi uygulamasını. Çocuk tacizlerine karşı zaten var olan yasaları iyi hal indirimi olmaksızın uygulanmasını, ayırt etmeksizin 18 yaş altı herkesin çocuk sayılmasını ve Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası sözleşmelere uymasını. 18 yaş altı tüm evliliklerin yasaklanması, çocukların ruhsal ve bedensel gelişim sürecini tamamladıktan sonra, evliliğe karar verebilecek duruma geldikten sonra kendi kararları ile evlenebilmeleri için yasal düzenlemelerin, eğitim ve sosyal hizmet çalışmalarının yapılması. Diyanet İşleri Başkanlığının kadınlarla ilgili sosyal politika ve hizmetler kısmından elini çekmesi. Çünkü bu kurum kadınların küçük yaşta evlendirilmesini meşru gören, kadınların şiddete uğramalarını ‘aile içi olağan bir şey olarak ve boşanmayı sorun’ olarak gören bir kurum. Çocuk yaşta evliliklerin sadece nüfus müdürlükleri ile değil, eğitim ve sağlık kurumlarınca da tespit edilmesi ve bu konularda hızla ve caydırıcı önlem alınması. Bunun kadınların eğitim ve sağlık haklarından mahrum kalmayacakları şekilde yapılması.’’

 
 
 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir